Like, would like, look like, be like, seem like
Like kelimesinin en bilinen kullanımıdır. “Sevmek”, “beğenmek”, “hoşlanmak” anlamındaki bu fiilin diyaloglardaki uygulanması şöyledir;
A: What do you like doing in your free time? (Boş zamanlarında ne yapmaktan hoşlanırsın?)
B: I often stay at home and read something. (Çoğu zaman evde oturur kitap okurum.)
A: What’s you opinion about that school? (O okul hakkında ne düşünüyorsun?)
B: I have always liked visiting there with my family since we moved here.
(Buraya taşındığımızdan beri ailecek orayı ziyaret etmekten keyif alıyorum.)
A: Did you like onion when you were young? (Küçükken soğanı sever miydin?)
B: No, I didn’t. But now, I do. (Hayır, sevmezdim. Fakat şimdi seviyorum.)
Dikkat: Bazen “like” fiilinin “Geniş Zaman” çevirisinde “Geçmiş Zaman” anlamı vermek daha düzgün olabilir;
A: Do you like my new car? (Yeni arabamı beğendin mi?)
B: Yes, I do. What brand is it? (Evet, beğendim. Markası ne?)
“Like” kelimesinin, fiil olarak kullanılmasının yanı sıra edat anlamında kullanımı da vardır. Örnek cmleler:
“I like people like Ahmet. He never tell lies.” (Ahmet gibi insanları severim. Hiç yalan söylemez.)
“Berry like dried fruit contain rich protein.” (Berry benzeri kurutulmuş meyveler zengin protein içerir.)
“Want” fiilinin daha kibar bir versiyonudur. Resmi ortamlarda izin istemek, soru sormak veya bir konuya giriş yapmak maksadıyla kullanılır. Ayrıca misafirlere ikramda bulunmak istediğimizde de aynı cümle dizilişi ile idfade edilir. Yapısal olarak “would like” ffilinden sonra tekrar fiil gelecek olursa bu iki fiil arasında “to” edatı kullanılır. Örnek diyaloglara bakacak olursak;
Diyalog 1.
A: Would you like some Turkish coffee? (Biraz Türk kahvesi ister misin/alır mısın?)
B: Yes, please. (Evet, lütfen.)
....... (birkaç dakika sonra)
A: Here you are. (Buyrun.)
B: Thank you. (Teşekkür ederim.)
A: You’re welcome. (Birşey değil/Rica ederim.)
Diyalog 2.
A: Would you like to drink some coffee? (Kahve içmek ister misin?)
B: No, thank you. (Hayır, teşekkürler.)
Diyalog 3.
A: How would you like your Turkish coffee? (Türk kahvenizi nasıl alırsınız/istersiniz?)
B: Sweet, please. (Şekerli, lütfen.)
....... (birkaç dakika sonra)
A: Here you are. Enjoy it. (Buyrun. Afiyet olsun.)
B: Thank you. (Teşekkür ederim.)
A: You’re welcome. (Birşey değil/Rica ederim.)
Diyalog 4.
A: Would you like some tea? (Biraz çay ister misin/alır mısın?)
B: Yes, please. (Evet, lütfen.)
....... (birkaç dakika sonra)
A: Here you are. (Buyrun.) Sugar? (Şeker?)
B: Just one, please. (Sadece bir tane lütfen.)
A: Ice and lemon? (Buz veya limon?)
B: Just lemon, please. (Sadece limon lütfen.)
A: Here you are. (Buyrun.)
A: You’re welcome. (Birşey değil/Rica ederim.)
Dış görünüş olarak insanların nasıl bir fiziki özelliğe sahip olduklarını sormak ve cevaplamak için kullanılır. Örnek diyaloglar:
Diyalog 1.
A: What does your new teacher of English look like? (Yeni İngilizce öğretmeniniz nasıl biri?)
B: She is tall and has got long dark hair. (Uzun boylu ve uzun siyah saçlıdır.)
Diyalog 2.
A: Does your elder son look like you? (Büyük oğlun sana benziyor mu?)
B: No. He just looks like his mother. (Hayır. Tamamen annesine benziyor.)
Örnek diyaloglar:
Diyalog 1.
A: What is that student next to the teacher like? (Öğretmenin yanındaki şu öğrenci nasıl biridir?)
B: He is is a trusty and hardworking person. (Güvenilir ve çalışkan biridir.)
Diyalog 2.
A: What is the weather like in Ankara this weekend? (Bu haftasonu Ankara’da hava nasıl?)
B: I think, it will be sunny and hot. (Kanaatimce güneşli ve sıcak olacak.)
Bir insan veya nesne hakkında emin olmadığımız bir özelliğinden bahsederken kullanılır.
Örnek diyaloglar:
Diyalog 1.
A: What do you think about the new principal? (Yeni müdür hakkında ne düşünüyorsun?)
B: He seems like a trusty person. (Güvenilir biri gibi görünüyor.)
Diyalog 2.
A: "Have you seen Hasan's cousin?" (Hasan’ın kuzenini gördün mü?)
B: "Yeah, I’ve just talked to him. He seems like an energetic person. "
(Evet, az önce kendisiyle konuştum. Hareketli birine benziyor.)
“Some people liken psychiatry to psychology.”
“Bazıları, pisikiyatriyi psikolojiye benzetmektedir.”
“I always phone my parents and ask about their health, and likewise my close friends.”
“Daima anne ve babamı arar, hal ve hatırlarını sorarım. Benzer şekilde arkadaşlarımı da.”
Diyalogda kullanımı:
A: "I don’t like waking up late and staying at home the whole day at weekends.”
(Haftasonları geç kalkıp günboyu evde oturmayı sevmiyorum.)
B: "Likewise.”
(Ben de aynı şekilde.)
“Selma never spends money on the lottery just like her father.”
“Selma, tıpkı babası gibi, hiç bir zaman piyangoya para vermez.”
A: "What’s that noise?” (O ses nedir?)
B: "It sounds like a cat.” (Kedi sesi gibi geliyor.)
Bu iki fiil uyguylaması arasında çok az bir fark vardır, cümlenin anlamında ve bu cümlelerin kullanım şeklinde değişiklik olur.
“I like”, “Geniş Zaman – Present Simple” ifadesidir ve genel olarak neyi sevdiğimizi ifade etmek için kullanılır. “I like,” you can use either the to form of the verb or the -ing form. So you can say, “I like to read,” or “I like reading.” There’s no difference. They’re both perfectly correct. I like to play soccer. I like playing soccer. Go ahead and make your own example. Tell me about something you like and you can write it down or post it in the comments
Adres:
Karaköprü mahallesi Kosova Caddesi
Mimoza sokak No: 9
Gölcük - KOCAELİ